Klostrofobi nedir? Neden olur? Bugünkü yazımızda kapalı alan korkusu olarak bilinen klostrofobi belirtileri nelerdir? Nasıl geçer? Tedavisi nasıldır sorularının cevaplarına bakacağız.
Agorafobi ile karıştırılabilen klostrofobi, kapalı/sınırlı alanlarda ortaya çıkan anksiyete ile kendini belli eder. Bu durumu genellikle panik atak da takip edebilir. Endişenin sebebi kontrolün kaybedildiğinin düşünülmesidir.
Asansörde kalan, tünele giren, penceresiz bir odada olan, mr aletine giren veya bir herhangi yerde kapalı kalan kişi bu durumdan etkilenir ve kalp atışı artar, strese girer, kendini huzursuz ve mutsuz hisseder.
Klostrofobi neden olur?
Çoğunlukla çocukluk çağında yaşanan travmaya bağlı olarak gelişir. En sık rastlanan fobilerden biridir. Çocukluğunda fiziksel olarak bir yere kapatılmış, cezalandırılmış veya zihinsel olarak çaresizlik yaşamış kişiler yetişkinlik dönemlerinde bu sorunla karşılaşabilirler.
Yakınlık ve uzaklık algısı beyinde farklıdır ancak bu semptomu yaşayan kişilerde bu algı biraz daha farklıdır. GPm6a isimli gen de sebep olabilir. Yani ailede varsa çocuğa da geçebilir. Beynin endişeyi kontrol eden kısmı amigdaladır. Ne kadar küçükse o kadar daha fazla etkisi hissedilebilir.
Evrimsel olarak beyin tehlikeli bir durumu hemen algılayıp oradan kaçma eğilimindedir. Kişi bu durumu algıladığında kaçabileceği bir yer olmadığını düşünür ve endişe içine girer.
Klostrofobi (kapalı alan korkusu) belirtileri
Kapalı alan korkusu yaşayan bir kişiye dışarıdan baktığınızda da bunu anlayabilmeniz kolaydır çünkü klostrofobi belirtileri hem içsel hem de fiziksel olarak kendini belli edebilir.
- Terleme
- Kalp atışında hızlanma
- Hızlı nefes alıp verme
- Titreme
- Bayılma hissi
- Mide bulantısı
- Ağız kuruması
- Sıcak basması
- Boğulma hissi
- Baş ağrısı
- Uyuşma
Asansör kullanmak yerine merdivenlerden inip çıkmayı tercih ederler. Kapalı bir alana girmektense bunun dışında kalan tüm seçenekleri kullanmak isterler. “Trafikte bana fenalıklar geliyor” diyorsanız “kapalı dar alan korkusu yaşıyorum” diyorsanız bunun temel sebebini bulmak gerekiyor. Yoksa geçmesi çok zor.
Klostrofobi (kapalı alan korkusu) tedavisi | Nasıl geçer?
Psikolojide panik atak, klostrofobi, anksiyete, okb, bipolar bozukluk gibi isimlendirilen durumlar bir hastalık değil semptomdur. Yani bu durumlar bir veya birden fazla sebebi bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Kapalı alan korkusu tedavisi için bir psikolog ile birlikte, bu sebebi bulmak ve bunun üzerinde çalışmak gerekir.
Kişinin yaşadığı belirtiler, tetik sebepleri, belirtilerin sıklığı, kişinin yaşadığı diğer sorunlar incelenmelidir. Çocukluk dönemi üzerine odaklanılmalı, varsa yaşadığı travma ile ilgili çalışılmalıdır.
Meditasyon ve nefes egzersizleri yardımcı olmaktadır. Sakinleştirici yağlar, takviyeler ve bazı antidepresanlar kullanılabilir.
Klostrofobi nasıl geçer denildiğinde bunun bir ilaç kullanarak geçeceğini düşünmemek gerekir. Kök sebebin bulunması ve bunun üzerinde çalışılması gerekir. Kişi bu durumu arabada yaşarsa kenara çekip kendini rahatlamış hissedene kadar bekleyebilir. Güvede olduğunu ve endişesinin geçeceğini kendine hatırlatabilir.
Onda endişe oluşturmayacak kişilere veya objelere odaklanabilir. 3’e kadar sayarak yavaşça nefes alıp verebilir. Klostrofobi tedavisinde yoga ve egzersizlerin de olumlu etkileri gözlemlenmiştir.
Sistematik desensitizasyon terapisi veya bilişsel davranış terapisi uygulanabilir veya kişi direkt olarak semptomlar yaşadığı duruma maruz bırakılıp hiçbir hasar almadan bu durumdan çıkabildiğini görebilir. Aynı dış etken durumunda kalan diğer kişileri gözlemleyebilir ve bu şekilde egzersizler yapabilir.
Tehlikede değilim, güvendeyim! Her şey kontrolüm altında!
Kişisel gelişim önemli bir konudur. Neyi neden hissediyorum? Neden böyle düşünüyorum? Bu düşünce bana ne veriyor? Neyi çağrıştırıyor? gibi sorular kişinin zihninde çok önemli kapılar açabilir.
Kişinin semptomlar yaşadığı durumu zihninde canlandırması ve ‘tehlikede değilim, güvendeyim! Her şey kontrolüm altında!” demesi ve bunu tüm benliğinde hissetmesi, ardından bunu sorun yaşadığı yerlerde yeniden hissetmesi de etkili bir yöntemdir.
Hemen verim beklememekte fayda vardır. Tedavi süreci ortalama olarak 3-6 ay kadar sürebilir, bazı kişilerde bu süreç 9 ay-1 yıl kadar da devam edebilir. Bir uzmanla birlikte çalışmak ve kişinin bu arada kendini fiziksel ve zihinsel olarak geliştirmesi gerekir.
Bir Cevap Yazın